top of page

Teslim -II

Kendimden-bahsetmekten/ benden biraz içerisinden/özgüncemden


Biliyor musunuz? Yetim değildim, bunu söyleyebilirim. Kaybettiğim şeyler bendendi, bunu itiraf etmekte zorlandığımı hatırlıyorum.

Kendi evimde anahtarlarımı üstüme kilitledi yutkunduklarım. Tok sesim kiracı olduğumu yüzüme vururken sahibi olduğum şeylerin kıymetini kusturuyordu. Adil bir patronu yoktu dünyanın. Aç tok demeden savurgan üslubunu tokat gibi çarpıyordu insana. Yüzüne kapanan nice kapının son gayret basamağında kaşın gözün patlak veriyor, dudakların kan tükürüyordu galiba. Mahallenin önündeki parka kendini zar zor attığında göğü ve göğsünü sıkan şey neyse , o kadar belliydi ki umarsız halin, parkı kirlettiğine acıyordu komşular. Prangalar kurulmuş matem pazarında limonata ikram eden çocuk gibi görev bilinciyle baktı onu izleyen kalabalığa. Dört gözle beklenen kara haberi gizleyemedi nitekim de çıkarıverdi ağzından kaybetmeyi. Çok falan geçmedi, az biraz, biraz sonra başladı millet meclisi. Karşılıklı konuşanların mırın mırın gaflete düşen sesleri gayba yol açıyor, adeta uğultuya dönüşüyordu. Herkesin anlatacağı şey vardı. Can eriği büyüklüğündeki dertlerin apaçık konuşulması için mi kendi evinin konumunu vermişti yoksa yaradan? Herkesin bir fikri vardı, herkes senden çok biliyordu acıyı ve anlamını. En son Lokmacı Rahime Teyzenin kese kağıdı ısrarını görünce bir kaya tuzu basmak istedi ruhuna. Çok bilmiş Vesaire Teyzenin avuntu laflarını da ince ince kesip bu kızgın yağı alevlendirerek renkli bir şölen havası olsun istedi. Öyle ki sahte tebessümle gelen misafirlerin yangından mal kaçıran tavırlarına mason bir kahkaha fırlattı. Herkese çılgınca gelen bu gürültülü ses, zamanla anlamsız gelecek, kimsenin de desibelinde olmayacaktı.

Zeytin küfesi değildi sırtımdaki ağırlık, hiç değilse ellerim çapa vursaydı bir boy toprağa. Dünyaya bir çivi çaksaydık ve kanıtlasaydık kendimizi. Uzun yaşamanın var mıydı bir formülü? Yoktu değil mi? Baştan sona derine nüfuz eden o vahameti, ellerin göbeğinin üstünde bildiğin üç duadan birini okurken işitiyordu. Bir şeyler değişecekti. Yerin altı üstüne gelecek, üstüne üstün süslenecekti. Adli mercilerinde rüşvet ve adam kayırmanın kol gezindiği vicdan, bir kez daha kemerini sıkacak, düğümleyecekti haris boğazını. Mevsimlik tarım işçisi merhamet de bugün bir eksiğini soracak yarın senden borç isteyecekti. Öyleydi dünya hali. Kelebek kalpli insanların umudu bugündü. Bugün de o umut dolu çocuk öldü. Yargıcın karşısında kararı beklerken tüm radyo kanallarında pür dikkat kesilen müzik bile üzgündü. Sadece çocuğun kollarını sıkıca tutan iki gardiyan görevlisi kıs kıs güldü. Devamı gelmeliydi. Sanki herkesin yüzü yaşamaya değer bir tek kendi mi yüzsüzdü?


131 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kenan Amcayla Sırlar Sokağı

Kenan Amca' yı anlatmış mıydım? Daha önce bahsettim sanki ama durun durun yine aklıma geldi. Bana bir sır verdi ama başka kimse biliyor mu acaba? Kesin anlatmıştır öfkeli bir anında. Kesin. Öfkesi sir

Raund

Kenan amcanın hırkasını hatırlıyor musunuz? Açık kahverengi. Üzerinde geyik desenleri olan el örmesi düğmeli bir hırka. Dışarıdan bakınca eskimiş görünmeyen emektar hırka Kenan Amca'nın 57 senedir i

  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube
bottom of page